13 Mart 2016 Pazar

Ruhun gıdası masallar

Masallar çocuk ruhunun gıdaları ve çocukların geleceği için güç veren tohumlar. Bu tohumlar belki 35 belki 42 yaşında dünyayı sorgulamaya başladığında ideallerini gerçekleştirme gücü veriyorlar. 

Kırmızı başlıklı kız sonunda kurdu alt ediyor. Evet heyecanlı bir macera ama sonunda iyiler kazanıyor. 
Kadim masallar binlere yılın süzgecinden geçmiş masallardır, Zaman o ince eleğinden geçirir ve sanatsal seviyeye getirir bu yazanı belli olmayan gizemli yazıtları. Yazanı binlerce kişi ve toplumdur demek daha doğru olur. 

Her ne kadar güzelde olsalar zamanın eleğinden geçmeyince masal olmuyor. 
Peki masallardan neden korkulup neden bu kadar üzerine gidiliyor. Belki özgür olma korkusu belki sistem dışına çıkmanın dayanılmaz ürkekliği. Sürekli kurdun sıcak karnında kalmak daha güvenli olsa gerek, Belki zaten yapılmışı var neden düşünmeye ve sistem kurmaya gerek olsun. 
Bu konuda Harvard Üniversitesinden Gönül Tekin hanım, Maria Tatar ve Frederick Amrine'nin çalışmaları ve konuşmaları aydınlatıcı. YouTube'da videolarıda var.

Masallar tüm çoğrafyalarda kendi çoğrafyasına göre oluşmuş, Sümer, Frig masalları halen yaşıyor, keçi yerine Lama olmuş. Kadim bilgi her zaman her yerde var. Yeterki özgür ve kendimiz olmak isteyelim. Ki bu 35 yaş civarında olurmuş genelde. Masallar bizi bu dönüşüm yaşlarına hazırlıyor.
Tabiki masalları orjinallerinden okumak gerek.

Smbolleri ve anlamları bilmeden yapılan değişiklikler masalları özünden uzaklaştırıp sıradanlaştırmış.

Öykü ve Masalı ayırmak gerekir, Ritim ve tekrar olan masallar öykü, Şalgam Masalı gibi Pamuk Prenses, Kırmızı Başlıklı Kız uyuyan güzel, Uyuyan Güzel Masaldır.

2-4 arası  öykü ve 4-5 yaş ve sonrasında Masal anlatmaya başlamak gerek. Sonrası Yediden yetmişe masal dinlemek ve masal anlatmak gerek.

Mutlaka İstanbul'lu hemşerimiz Judith Lieberman'dan  masal dinlemeyi kaçırmayın.
Jokob'un hazinesi, Tuz masalı ve niceleri.

http://www.egitimsanatidostlari.org/waldorf-pedagojisiwaldorf-egitmeni-ve-ogretmeni/masallar
sitesinden bir alıntı.
Masallar hakkında daha çok şey söylenebilir, ama bu tanımlar en azından okuyucuların da, kendilerine özellikle yakın buldukları, çocukluklarında dinlemekten en çok hoşlandıkları bazı masalların içindeki motifleri ele almaya çalışmaları yolunu açar umarım. Öte yandan yaş ilerledikçe başka masalların daha çok sevilmesi de mümkündür. Neden tam da bu masalın bize en hoş geldiğini bulmak, ya da “Uyuyan Güzel” masalının bize ne anlatmak istediğini, “Pul para” masalında ruhsal benlikle ilgili şeyler mi açıklandığını araştırmak ilginç olacaktır. Sonuç olarak, masal çağının geçip gitmediğini söyleyebiliriz. Mistik uğraşı içinde olanlar manevi gözlem ve meditasyon yoluyla masal motiflerinde pek çok hazine bulabilirler, hepsi de kendini tanımasına yardımcı olacaktır. Aşağıdaki “dünyanın en eski masalı”, Medhananda tarafından Mısır’da bulunmuştur:
“Bir varmış, bir yokmuş. Bir kralın bir oğlu olmuş. Doğarken yazgı tanrıçaları, ölüm nedeninin bir yılan, bir krokodil, ya da bir köpek yüzünden olacağı kehanetinde bulunmuşlar. Kralın oğlu büyüdüğünde, bu kehaneti  hatırladıkça hüzünlenmeye ve bu korkunç yazgıdan nasıl kurtulabileceğini araştırmaya başlamış. Yollara düşmüş, danıştığı herkes ona, her insanın öleceğini söylüyormuş.
Günlerden bir gün bir tapınağa gelmiş. Tapınak kapısının bir yanında bir yılan, diğer yanında bir krokodil resmi varmış. Bu kutsal yere girişin  üstünde de bir köpek resmedilmişmiş. Kralın oğlu hemen girip, rahibe sormuş:
“ Bu resimler her insanın yazgısıyla mı ilintilidir?”
Rahip de: “Onları doğru anlayabilen, kendi kendinin efendisi olur!” demiş.
Kralın oğlu: “Bana kendi kendimin efendisi olmayı öğret, lütfen!” ricasında bulunmuş.
“ Bak, yılan senin yaşama gücün, seni milyonlarca yıl taşıyan enerjidir. Her dalga geldiğinde, seni yıldızlara savurmaya çalışır ve her dalga çukurunda sana ataların gibi yıldızlara yükselmek ve orada parlamak arzusu aşılar.
Ama sen kendi kendine: Ben, bu dalga çukurlarından birinde doğdum ve dalga tepesine gelindiğinde öleceğim, dersen; o zaman kendi ölümsüz yılan gücünü kendi ellerinle doğrayıp parçalara ayırdın demektir.”
Kralın oğlu: “Bunu asla yapmayacağım” diye söz verir. “Pekiyi, yazgı tanrıçalarının sözünü ettiği krokodil ne oluyor?”
“Evet, krokodile gelince,” demiş rahip diğer duvarı göstererek, “o da senin benliğinin bir parçası. O senin içinde daima oburca kendini beslemek isteyen, sürekli başka canlıları yutup duran şeydir. Ama sen, acıktım dediğin anda krokodil seni zaten yutmuş demektir. Kendini onunla özdeşleştirmişsen, onunla yaşlanır ve hastalanırsın ve sonra da ölürsün. – Çok dikkat et, krokodille sona erme, tersine krokodil senin büyük varlığının yalnızca geçici küçük bir parçası kalmalı, onu sen daima yeniden edinmelisin, o kadar.”
“Krokodilime çok dikkat edeceğim” demiş kralın oğlu, “Pekiyi köpek nedir?”
“Köpek de senin bir parçandır. Kendi kendinle tanıştığında, onunla da tanışmış olursun. O zaman senin en iyi arkadaşın olacaktır. Senin gölgen, koruyucu ruhun olarak her yere seninle gidecek, tüm yolları ve kapıları sana açacaktır. Daha şimdiden içinde o, daima uyanık olandır; uykuya daldığında ya da kendini unuttuğunda bile o, kendi kendini rüyalarında yitirmeyesin ve ertesi sabah, tam zamanında yeniden kendine giden yolu bulasın diye, daima bekler. Onunla dost olabilmen için, sana uyuma imkânı tanınır, alıştırma yapasın, onunla birlikte kendi kendinin tam bilinci içinde, yaşamdan yaşama geçen kapılardan kendini kaybetmeden ve unutmadan geçebilmeyi öğrenesin diye.”
Kralın oğlu rahibe ve kendi kendine, sadık bekçisiyle dost olmaya söz vermiş, hiç ölmeden yaşamış ve halâ her birimizin içinde yaşamaktaymış.”