Masal 3: Anakarıyla Tilki (Elazığ Masalı)



Prof. Dr. Umay Günay’ın Elâzığ Masalları kitabından alıntıdır.
1975 yılında Atatürk Üniversitesi doktora tezinde kullanmış olduğu bu masalı 1970 yılında Elâzığ Akmezra köyünden Emine Öksüz anlatmış.

İki, on ikinin yarısı, tilki çakal karısı. Masal masal maniki, kuyruğu var on iki, kuyruğunda beni var, kulağında çanı var. Karşıma çıktı bir derviş dedim derviş amca bu ne iş? Dedi ‘Masal masal matadar, dil anlatır, yürek tadar.
Ne varmış ne yokmuş vakti zamanında bir ihtiyar kadın varmış. Tanıyanlar ona Anakarı dermiş. Anakarı’nın bir tek kızı varmış ancak o da gelin olmuş gitmiş. Günlerden bir gün Anakarı kızını çok özlediği için onu görmeye gidecekmiş. Ne götürsem kızıma ne versem diye düşünürmüş. Eskiden eski insanların nesi varmış, iki tane keçisi varmış. Sağmış sütlerini, yapmış tereyağını, koymuş testisinin içine. Kapatmış ağzını tülbentle, bağlamış ipi testinin kulplarına almış eline, beli de epey eğrice çıkmış yola.
Daha pek bir yol alamadan bir düzlükte bir tilkiye rast gelmiş.
“Anakarı nereye gidiyorsun?” demiş tilki.
“Oğul, kızımı gelin ettim, görmeye gidiyorum” demiş Anakarı.
“Başka çocuğun yok mu?”
“Yok”
“Beni evlat et, ne olur?” diye yalvarmış tilki.
“Edeyim oğul, ne iyi olur, sen bana lazımsın zaten hepten yalnızım” diye sevinmiş Anakarı.
“Anakarı, ver ben taşıyayım testiyi” diye hemen atlamış tilki.
“Oğul, sen yorulursun, sen çocuksun, yazıktır sana” demiş Anakarı ama tilki ısrarla sızlanmayla almış testiyi eline, Anakarı da iki elini bağlamış arkasına, tilki de onun peşinde yola koyulmuşlar.
Anakarı seslenmiş “Oğul düş önüme kalma arkada öyle” diye.
“Ana ben sana saygıdan arkadan geliyorum, nasıl önüne düşeyim, sen yürü ben seni takip ediyorum” demiş tilki. Demiş ama bir taraftan da testideki yağı çıkartıp yiyormuş, tekrar çıkartıp tekrar yalanıyormuş derken tilki yalana yalana testideki yağı bitirmiş. Yerden topladığı taşı toprağı koymuş testinin içine.
Az gitmişler, uz gitmişler dere tepe düz gitmişler. Derken Anakarı’nın kızının evine varmışlar. Tilki uzatmış testiyi yaşlı kadına;
“Anakarı sen bunu al, gir bacımın evine ben de birazdan geliyorum”
Neyse, testiyi alıp Anakarı giriyor içeriye. Kızı testiyi alıp bakıyor ki ne görsün! İçi dolu taş toprak!
“Ah ana taa oralardan ne diye taş toprak taşıdın ki?”
“Aman kızım ne diyorsun sen ne taşı ne toprağı?”
“Ana gerçekten gel de kendin gör!”
“Ah kızım, ah balam! Hain bir tilki sözüm ona evlatlık oldu bana yolda yardım etti ama sinsi yaratık yemiş bitirmiş tüm yağı, doldurmuş testiyi taşla toprakla. Ah ne etsek de ödetsek bunu ona?!”
Fakat tilki bütün bu konuşmaları evin bacasında durup dinlemiş;
“Ooh ne güzel ettim Anakarı! Şapur şupur yuttum tüm yağı, yerine de doldurdum taşı toprağı!” demiş ve hemen kaçmış oradan.
“Aah sen yok musun sen! Ne yapsam etsem de ödetsem sana bunu?” Kızı demiş ki;
“Aman ana, aldırma gitsin, yorma güzel canını değmez bu tilkiye”.
Bu arada Anakarı bir çözüm bulmuş ve çok sevinmiş.
“Kızım, yok mu sende şu siyah kauçuktan? Bana az ondan getir onu bacada eritelim. Tilki bir daha döndüğünde kuyruğunu soktu mu bacaya, yapışıp kalır bir güzel orada!”
Koymuşlar kauçuğu bacaya yakmışlar ateşle. Böylece lastik erimiş, yumuşak ve yapışkan bir hal almış. Tam o sırada tilki dönmüş gelmiş, güzelim kuyruğunu salmış bacadan aşağı.
“Eee anacık, afiyetle yağdan yedin mi? Koyduğum taşı toprağı yalayıp yuttun mu?”
Derken tilki kuyruğunun yapıştığını hissetmiş, çekmiş, gelmemiş, daha kuvvetli çekmiş yine gelmemiş, daha kuvvetli çekeyim derken “caart” diye bir sesle kuyruğu kopmuş. Tilkinin acı çığlığından Anakarı ve kızı kuyruğun koptuğunu anlamışlar. Hemen gidip bakmışlar ve görmüşler ki kuyruk kökünden kopuvermiş.
Gece tilki dönmüş gelmiş ağlaya sızlaya yalvara yakara;
“Anaaa anaaa, neolur geri ver kuyruğumu. Bak söz veriyorum bir daha senin kıyına kenarına yaklaşmam. Alıp başımı giderim taa uzaklara. Hadi ana canım ana!”
“Getir geri bana yağımı, al kuyruğunu” demiş Anakarı pek umursamaz bir halde.
Tilki hemen koşmuş keçiye;
“Keçi, lütfen bana az süt ver ondan yoğurt çalayım, yoğurttan ayran yapayım ondan da yağını alayım, yağı Anakarı’ya verdim mi o da verir bana kuyruğumu... O vakit artık ben buralara bir daha ayak basmam.” Keçi demiş “Getir bana yaprak vereyim sana süt”
Tilki koşmuş kestane ağacına;
“Kestane ağacı, kestane ağacı, bana az yaprak ver keçiye götüreyim, keçi bana süt verecek, ondan yoğurt yapacağım, yoğurdu çalkalayıp ayran yapacağım, ayrandan yağ çıkartıp Anakarı’ya götüreceğim, o da bana kuyruğumu verecek. O vakit artık ben buralara bir daha ayak basmayacağım.” Kestane ağacı demiş “Getir bana su, dök köklerime vereyim sana yaprak”
Tilki koşmuş çeşmeye;
“Çeşme, çeşme, bana az su ver kestane ağacına götüreyim, kestane ağacı bana yaprak verecek, onları keçiye götüreceğim, keçi bana süt verecek, ondan yoğurt yapacağım, yoğurdu çalkalayıp ayran yapacağım, ayrandan yağ çıkartıp Anakarı’ya götüreceğim, o da bana kuyruğumu verecek. O vakit artık ben buralara bir daha ayak basmayacağım.” Çeşme demiş “Getir kızları oynasınlar etrafımda vereyim sana su”
Tilki koşmuş kızlara;
“Kızlar, kızlar, az gelin çeşmede oynayın, çeşme bana su verecek, suyu kestane ağacına götüreceğim, kestane ağacı bana yaprak verecek, onları keçiye götüreceğim, keçi bana süt verecek, ondan yoğurt yapacağım, yoğurdu çalkalayıp ayran yapacağım, ayrandan yağ çıkartıp Anakarı’ya götüreceğim, o da bana kuyruğumu verecek. O vakit artık ben buralara bir daha ayak basmayacağım.”
Kızlar demiş “Getir bize yumurta oynayalım çeşmede”
Tilki koşmuş tavuklara;
“Tavuklar, tavuklar, bana az yumurta verin, yumurtaları kızlara götüreceğim, kızlar çeşmede oynayacak, çeşme bana su verecek, suyu kestane ağacına götüreceğim, kestane ağacı bana yaprak verecek, yaprağı keçiye götüreceğim, keçi bana süt verecek, ondan yoğurt yapacağım, yoğurdu çalkalayıp ayran yapacağım, ayrandan yağ çıkartıp Anakarı’ya götüreceğim, o da bana kuyruğumu verecek. O vakit artık ben buralara bir daha ayak basmayacağım.” Tavuklar demiş “Getir bize darı verelim sana yumurta”
Tilki koşmuş çiftçiye... Bakmış çiftçi darı ekiyor, basmış yalanı;
“Çiftçi, çiftçi, eşeğini kurt yiyor!”
Çiftçi kapmış mastayı, koşmuş kurdun peşine. Tilki darıyı çalmış ve tavuklara götürmüş, tavuklar yumurtlamışlar, yumurtaları kızlara götürmüş, kızlar çeşmede oynamışlar, çeşme su vermiş, suyu kestane ağacına götürmüş, ağaç yaprakları vermiş, yaprakları keçiye götürmüş, keçi sütü vermiş, sütü almış götürmüş, sütten yoğurt çalmış, yoğurdu ayrana çevirmiş, ayranın yağını almış, yağı Anakarı’ya vermiş ve Anakarı kuyruğunu geri vermiş!
Tilki mi? Onu bu diyarlarda bir daha ne gören ne de duyan olmuş.
Anakarıyla bir daha bir tilkiyi evlatlık edinmemiş ve kızıyla mutlu mesut yaşamış gitmişler. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Georgia: A Center of the World

Sarıyer'de bir Waldorf ilkokul girişimi - 3.sınıfa doğru

Nature of Colours/Renklerin Doğası