10 Aralık 2022 Cumartesi

Hz. Adem'in yaratılması

Allah, hayra ve şerre uğramak, sınamak üzere Adem'i yaratmak istediği zaman, özü doğru Cebrail'e "Yürü, yeryüzünden bir avuç toprak ödünç al!" buyurdu.

Cebrail hizmete bel bağlayıp âlemlerin Rabbi'nin emrini yerine getirmek üzere yeryüzüne indi. O buyruk kulu, yere el attı. Toprak kendini çekti, çekindi. Dile gelip yalvarmaya başladı: 

"Tek yaratıcı hürmetine beni bırak. Yürü git, canımı bağışla! O yüğrük atının yularını çek benden. Benden yaratılacak insan, tekliflere uğrayacak, tehlikelere düşecek. Allah hakkı için beni bırak, alma. Allah seni seçti, Lehv'deki bilgiyi sana gösterdi. O lütuf hakkı için vazgeç benden. Allah ihsanı ile meleklere hoca oldun. Daima Allah ile konuşmadasın. Peygamberlerin de elçisi olacaksın. Sen, vahiy canının hayatısın, bedenin değil. İsrafil, bedenlere can verir, sen cana can katarsın. O yüzden İsrafil'den üstünsün. O, Sur'u üfürür, bedenlere can gelir. Senin nefesin, mücerret gönüllere can bağışlar. Bedendeki canın canı, gönlün diriliğidir. Şu halde senin ihsanın, İsrafil'in ihsanından üstündür. Sonra Mikâil bedenlere biçim verir. Senin çalışmansa aydın gönlü rızıklandırır. O kile vergisiyle eteğini doldurmuştur. Senin rızkınsa kileye sığmaz.  Kahır ve şiddet sahibi Azrail'den de üstünsün. Rahmetin, gazaptan fazla ve üstün olduğu gibi. Arşı bu dördü taşırlar. Sen bunların padişahısın. Hakikatte uyanıklık bakımından dördünün en yücesi ve en üstünüsün. Mahşer günü görürsün ki arşı sekiz melek taşır. O zaman sekizinin en üstünü yine sen olacaksın." demeye başladı. Bu çeşit sayıp dökmeye, ağlayıp yalvarmaya koyuldu. Çünkü o, bundaki maksadın ne olduğunu anlamış, bundan bir koku almış idi. Cebrail, utanç madeniydi. O antlar, yolunu bağladı. Yer, pek çok yalvardığı, antlar, yeminler verdiği için geri döndü. Dedi ki: "Ey kulların Rabbi! Ben senin işinde serseri değildim. Fakat aramızda geçen şeyleri, söylenen sözleri sen daha iyi bilirsin. Adlarından bir adı andı ki ey her şeyi gören Allah, o adın korkusundan yedi gökte dönmesini terk eder durur. Utandım, adından sıkıldım. Yoksa bir avuç toprak getirmek kalay bir şey… Sen meleklere öyle bir güç vermişsin ki bu gökleri bile yırtar." Allah Mikâil Aleyhisselam'a; "sen yeryüzüne in de ondan aslan gibi bir avuç toprak kapıver." Mikâil yeryüzüne inip ondan bir avuç toprak kapacağı zaman yeryüzü titredi, ağlayıp sızlamaya, yalvarmaya, gözyaşı dökmeye başladı. Gönülden yalvardı, kanlı gözyaşı dökerek antlar verdi. Dedi ki: "Lütuf sahibi eşsiz Allah hakkı için ki seni, arşı taşıyan ulu melekler arasına kattı. Âleme rızık veren kilelerin memurusun. Lütuf ve ihsan susuzlarına avuç avuç su verirsin. Mikâil fizik veren kilecidir. Bana aman ver, azat et beni. Bak, kanlı gözyaşlarına bulandım da seninle öyle konuşuyorum. Melek, Allah merhametinin madenidir."  Dedi ki; "Şimdi ben şu yaranın üzerine nasıl tuz basayım?" Nitekim Şeytan da kahır madenidir.  Adem oğullarından bu yüzden feryat eder. Yiğidim, merhamet gazaptan fazladır, gazaba üstündür. Allah sıfatlarından lütuf, kahrın üstündedir. Kullar da onun huyundandır. O Allah resulü, o sülûk kılavuzu; "İnsanlar, padişahların dinindendir." demiştir. Mikâil, din Rabbi'nin huzuruna eli boş döndü. Dedi ki: "Ey sırları bilen tek padişah, toprak ağlayıp inledi, yolumu bağladı benim. Senin yanında gözyaşının bir değeri vardır. İşitmezlikten gelemedim. Ahın, feryadın sence yüce bir değeri var. O hukuku terk etmek elimden gelmedi. Artık ben nasıl inat edebilirdim? Kul günde 5 kere namaza gel, feryat et diye davet edilir. … Allah'ımız bunun üzerine İsrafil'e; "Yürü, avucunu toprakla doldur gel!" dedi. İsrafil yeryüzüne geldi; fakat toprak ağlayıp sızlamaya başladı. Dedi ki: "Ey sûr meleği, ey hayat denizi! Ölüler senin nefeslerinle dirilir, mahşere gelir, o ovayı doldurur… Ey ölüm kılıcıyla helak olanlar, dallar, yapraklar gibi topraktan baş kaldırın dersin. Senin merhametin ve o tesirli nefesin yüzünden şu âlem dirilerle dolar. Sen rahmet meleğisin, merhamet edersin. Sen arşı taşımaktasın, ihsan ve lütuflarının kıblesisin.  Arş, ihsan ve adalet madenidir. Onun altından yargılamalarla dolu dört tane ırmak akmaktadır. Süt, ebedi olan bal, şarap ve akarsu ırmakları… Bunlar, arştan cennetlere giderler. Âlemde o ırmaklardan çok az şey görünür. Gerçi o dört ırmağın burada görünen cüzleri bulanıktır ya. Neden? Acı yokluk zehrinden. O dört ırmaktan yeryüzüne bir yudumcuk serptiler de bir fitnedir kopardılar. Bu suretle aşağılık kişiler onların aslını arasınlar, bunu dilediler. Fakat adam olmayanlar buna kani olup gittiler. Allah çocukları beslemek, yetiştirmek için sütü verdi, her kadının göğsünü bu süt ırmağına kaynak yaptı.  Şarap ırmağını gamı defetmek, düşünceyi gidermek, insana kuvvet ve cesaret vermek için üzümden akıttı. Suyu da temizlenmek ve içip kanmak için herkese ihsan etti. Bu suretle bunları görüp, asıllarını izlemeni diledi…"  İsrafil'e karşı suratını ekşitti, yüzlerce şekilde yalvarıp yakardı. "Ululuk ıssı pak Allah hakkı için, bana bu kahrı helal görme. Ben bu işten bir koku alıyorum, kafama kötü bir şüphedir girdi. Sen, rahmet meleğisin, merhamet edersin. Çünkü hûma kuşu, hiçbir kuşu incitmez. Ey dertlilere şifa ve rahmet olan melek, sen de o iki kişinin yaptıklarını yap." Dedi İsrafil çabucak padişahın kapısına döndü. Özür getirdi, olanları anlattı. Dedi ki: "Ya Rabbi, görünüşte toprağı al, diye emrettin, ama içine onun aksini ilham ettin. Kulağıma toprağı al dedin, aklıma da bunun aksini emrettin. Rahmet gazaptan fazladır, üstündür. Üstün geldi, eş işleri eşsiz, örneksiz olan ve iyi işler yapan Allah!" Yüce Allah bu sefer Azrail'e emir verdi: "Çabuk git, o hayallere kapılmış toprağın halini gör! O arık zalimi bul, bir avuç toprak al gel." Kaza ve kader çavuşu Azrail buyruğu yerine getirmek üzere toprak yuvarlağına geldi. Toprak adet-i veçhile yine feryada, ant vermeye başladı.  Birçok yeminler verdi: "Ey has kul! Ey arşı taşıyan, arşta da ferşte de emrine itaat edilen! Tek ve merhametli Allah'ın hakkı için git! Sana lütuflarda bulunan Allah hakkı için git. Kendisinden başka tapılanı bulunmayan, huzurunda kimsenin ağlaması, sızlaması reddedilmeyen padişah hakkı için." Fakat Azrail dedi ki: "bu efsunla gizli, aşikâr buyruk sahibi olandan yüz çevirmem ben." Toprak; "o, ilim sahibi olmayı da emretti. İkisi de emirdir. Bilgi yolu ile lütfet de o emri tut." Dedi. Azrail; "O, ya tevildir, ya kıyastır. Apaçık emirde öyle kıyasa, tevile az uy. Kendi düşünceni tevil etsen daha iyi… Başka hiçbir emre benzemeyen bu açık emri tevil etmekten daha yeğ… Yalvarmana içim yanıp durmada. Acı gözyaşlarından gönlüm kan doldu. Merhametsiz değilim; hatta o üç temiz melekten daha merhametliyim ben, senin derdinle dertleniyorum. Ben bir yetime tokat atsam, halim bir adam da ona tatlı bir şey verse, bu tokat onun tatlısından daha hoştur. Eyvah! Eğer o tatlıya kanarsa… Feryadından ciğerim yanıyor. Fakat Allah bana başka bir lütuf öğretmede. Gizli lütuf kahırlar içerisindedir, akîkin pislik içerisinde oluşu gibi. Allah'ın kahrı, benim ilmimden yüz kat iyidir. Allah'tan canını esirgemek, can çekişmektir. Onun en kötü kahrı iki âlemin ilminden de iyidir. Onun kahrında lütuflar gizlidir; onun uğrunda can vermek adamın canına canlar katar. Kendine gel de kötü zannı ve azgınlığı bırak. Mademki Allah gel diyor, başını ayak yap da koş. Onun gel demesi insana yücelikler verir; sarhoşluklar, eşler, yaygılar bağışlar. Ben o yüce emri hiç; ama hiçbir surette tevil edemem." Dertli toprak bütün bunları duydu. Fakat o kötü zan, kulağına küpe olmuştu, ondan vazgeçmedi. Aşağılık toprak tekrar başka bir çeşit yalvarmaya, sarhoş gibi secde etmeye başladı. Azrail dedi ki: "Yeter artık! Bundan daha fazlası yok. Hem benden sana ziyan da gelmez. Ben istersen sana başımı, canımı rehin vereyim. Yalvarmayı düşünme! Artık o rahmet ve adalet sahibi padişahtan başkasına da yalvarma da. Ben emir kuluyum, emri terk edemem. Onun emri, denizden toz koparır. O kulağı, gözü yaratan Allah'ın emrinden başka kendiliğimden ne bir hayır dilerim ne de bir şer." … Azrail torağı lafa tuttu, o sırada köhne topraktan bir avuç kaptı. Yeryüzünden sihirbazca bir avuç toprak aldı. Halbuki toprak sözle meşguldü, ondan haberi bile olmadı. O bir avuç toprağı yeryüzünün rızası olmadan aldı. Kaçmak isteyen, ayakları gerisin geriye giden çocuğu nasıl zorla mektebe götürürlerse öylece Allah kapısına götürdü. Yüce Allah; "Apaydın bilgim hakkı için sen bu halkın cellâdı yapacağım." buyurdu. (Mesnevi, C:5, B:1555 v.d) Anuş Gökce


https://www.konyayenigun.com/kultur-sanat/hz-ademin-yaratilmasi-h105227.html

Konya Yeni Gün

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder