Kayıtlar

2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Masal 7: Bilge Kadın ve Sihirli Bahçe

Dönem: Nisan 🌱 Yazar: Liz Moreland Not: Bu hikâye öğretmenleri ayrılmak üzere olan bir sınıf için yazılmıştır. B ir zamanlar, sihirli bir ormanın hemen yakınında küçük ahşap bir kulübede yaşayan bilge bir kadın varmış. Bu kadın, her sabah kalktığında, bahçede yürüyüş yapar, çiçekleri ve ağaçları hayranlıkla izlermiş. Bahçesi ile gurur duyar, onu sever ve her gün sevgi ile ilgilenirmiş. Küçük tohumlar eker, onları sularmış, böylece bu küçük tohumlar büyüyüp bir gün uzun bitkiler olurlarmış. Lavanta çiçeklerini eliyle severek ileri geri sallar böylece lavantaların harika kokuları bütün bahçeyi sararmış. Dikenli bitkileri nazikçe arkaya doğru eğer, böylece, diğer bitkilerin ve çiçeklerin rahatça büyüyüp gelişmesi için yer açılırmış. Altın renkli hindibaların ve beyaz papatyaların nerede isterlerse orada büyümelerine izin verirmiş. Her sabah onu çok mutlu eden bir şarkı ile güne başlarmış. Bahçeye her sene yuva yapan kızıl gerdan kuşunun söylediği çok neşeli bir şarkı imiş bu şarkı. Bazı ...

Ders 10: Stutgart/1 Eylül 1919 (Steiner Öğretmen Seminerleri)

Resim
D aha önce, insan varlığının doğasını ruh ve ruhsal (spiritüel) bakış açılarından ele almıştık. En azından, insanı bu iki perspektiften nasıl değerlendirebileceğimize dair biraz olsun ışık tutmuştuk. Şimdi bu değerlendirmeleri tamamlamamız gerekiyor. Önce, insan varlığını tam anlamıyla kavrayabilmek için, ruhsal, ruhsal-sel ve bedensel bakış açılarını birbirine bağlamalıyız; ardından dışsal fiziksel doğayı anlamaya geçmeliyiz. (2) İlk olarak, daha önce çeşitli vesilelerle dikkatimizi çekmiş olması gereken bir noktayı yeniden hatırlamak istiyoruz: İnsanın bu üç yönü farklı formlara sahiptir. Daha önce, insan başının küresel bir şekli olduğunu ve insan başının fiziksel doğasının bu küresel formda yattığını belirtmiştik. Sonra göğsün bir kürenin parçası – bir hilal – olduğunu ifade ettik. Yani, baş bir küre iken, göğüs hilal formundadır ve bu hilal de bir kürenin parçasıdır. Böylece insan göğsünün hilal formunu bir kürenin eksik parçası olarak tamamlayabiliriz. İnsan bütününün bu orta böl...

Waldorf eğitiminde öğretmenliğin bazı temel yönleri

Waldorf eğitiminde öğretmenliğin bazı temel yönleri hakkında çıkarımlar Öğretmenin Rolü:   Waldorf eğitiminde öğretmenler, çocukların gelişiminde önemli bir rol oynarlar. Öğretmenlerin, insan gelişiminin farklı aşamalarını ve her çocuğun bireysel ihtiyaçlarını derinlemesine anlamaları beklenir. Öğrenci-Öğretmen İlişkisi:   Öğretmenler ve öğrenciler arasında güçlü ve sağlıklı bir ilişki kurulması esastır. Bu ilişki, karşılıklı saygıya, anlayışa ve öğrencinin bireyselliğine duyarlılığa dayanmalıdır. Öğretme Yöntemleri: Waldorf eğitimi, öğrencilerin tüm varlığını (beden, ruh ve zihin) kapsayan bütüncül bir yaklaşımı vurgular. Öğretim yöntemleri, öğrencilerin hayal güçlerini, duygularını ve düşünme becerilerini harekete geçirmeye odaklanır. Öz-Gelişim:   Waldorf öğretmenleri, sürekli olarak kendilerini geliştirmeleri ve dünya ile olan ilişkilerini sorgulamaları beklenir. Bu öz-gelişim, daha derin bir öz-farkındalığa ve öğrencilerle daha anlamlı bir bağlantı kurmaya yardımcı o...

Masal 6: Bebek Koala

Bir varmış, bir yokmuş… Uzak bir ormanın gölgesinde, göğe doğru uzanan koca bir sakız ağacı varmış. O ağacın dalları arasında, yumuşacık tüyleriyle bir anne koala ve onun minicik yavrusu yaşarmış. Anne koala, sabahın serinliğinde daldan dala süzülür; Karnı acıkan bebeği için en tatlı meyveleri toplarmış. Bir dal biterse, başka bir dala; Güneş yükselirse gölgelere… Sırtında bebeğiyle yorulsa da Sevgiyle sürermiş bu dansı ormanın içinde. Günler geçmiş… Minik koala büyüdükçe ağırlaşmış, Anne koalanın kolları bazen titrer olmuş. Ne var ki bir anne yüreği yorulsa da vazgeçmezmiş; Her meyvede, her tırmanışta sabırla sürmüş yolunu. Bir öğle vakti, yumuşacık rüzgâr dalları okşarken Anne koala bir dalın üstünde, usulca uyuyakalmış. Minik koala ise karnı zil çalar gibi aç, “Acıktım… acıktım…” diye sızlanmış sessiz ormana. Ne kadar seslense de uyanmamış annesi. Gözleri, yukarıda güneş altında parlayan Yuvarlak, sulu meyvelere takılmış o an. İçinden geçirmiş: "Keşke yükse...

Ders 9: Stuttgart/30 Ağustos 1919 (Steiner Öğretmen Seminerleri)

E ğer gelişen insan varlığına dair derin anlayışınızı istek (irade) ve duyguyla doldurursanız, o zaman iyi bir öğretmen olursunuz. Pedagojik bir içgüdü sizde uyanır; bu içgüdü, çocuk gelişimine dair irade ile yoğrulmuş bilginizi uygulamayı mümkün kılar. Ancak bu bilginin gerçek olması gerekir — yani, gerçek dünyanın hakiki bir anlayışına dayanmalıdır. (2) İnsana dair gerçek bir bilgiye ulaşmak için, insanı önce ruh açısından, sonra da ruhsal (spiritüel) bakış açısından gözümüzde canlandırmaya çalıştık. İnsanı ruhsal olarak kavrayabilmek için, bilinç düzeylerini göz önünde bulundurmamız gerektiğini hatırlatmak istiyoruz. En azından başlangıçta, ruhsal yaşamımız uyanıklık, rüya ve uyku hâlinde gerçekleşir; bu nedenle, hayattaki bireysel olayları tamamen uyanık, rüya hâlinde veya uyurken gerçekleşen durumlar olarak değerlendirebiliriz. Şimdi dikkatimizi yavaş yavaş ruhsal düzeyden ruh aracılığıyla fiziksel bedene doğru kaydırmaya çalışacağız ki, böylece insanın tamamını göz önünde bulundu...

Masal 5: Balık ve Deniz Kabuğu

Dönem: Eylül  Yazar: Jakob StreIt   Bir balık, deniz dibinde derin denizlerde yosunların arasında yüzüyordu. Genellikle yavaş yavaş ve yüzgeçlerini titreterek yüzüyor ve hep aynı yerde duruyordu. Bir deniz kabuğu yavaş yavaş kumlu deniz dibi boyunca ilerliyordu. Bulanık ışık altında bir taş hareket ediyor gibi bir görüntüsü vardı. Küçük balık kuyruğunu salladı ve sert deniz kabuğu baktı. Dışarıdan deniz kabuğunun hareket eden minik ayaklarını fark edemediği için, minik balık bir taşın hareket ettiğini sanıp gözlerine inanamadı.  Deniz kabuğu bu şekilde ilerlemeye devam etti. Birden minik balık kabukta bir aralık fark eder. İçine merakla bir göz atmak için ona doğru yüzer. Ama açık hızla kapatır. “Hımm”, diye düşünür, “Benden korkan birisi bu kabukta yaşıyor.” Onu çağırmalıyım. “Hey, Kabuk dışarı çık, korkma seni yemem.” Balık deniz kabuğuna iyice yaklaşır. Deniz kabuğundan yumuşak bir uğultu yükselir. “Ben dışarı çıkıp ne yapayım ki? İçerisi iyi ben burayı seviyorum.” “E...

Masal 4: Baharı Arayan Çocuklar

Dönem: Bahar 🌱 Bir varmış, bir yokmuş. Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde. Eski zamanların birinde küçücük şirin bir kasaba varmış. Bu küçücük kasabada çeşit çeşit insan yaşarmış. Ama yılların birinde kış öyle çetin, öyle soğuk ve öyle uzun geçmiş ki artık canlarına tak etmiş. Momo, Mori ve Mimi kıştan, soğuktan erken kararan ve geç aydınlanan havadan iyice sıkılmışlar. Sonunda baharı aramaya karar vermişler. “Baharı bulup getirmeliyiz” demişler. Ama Momo, Mori ve Mimi aramaya nereden başlanır, bu bahar neye benzer kimle konuşmalı bilememişler. Mori bahar yeşildir, çiçeklidir, rengârenktir demiş; Mimi sıcaktır, hiç kışa benzemez demiş. Momo aklı karışıktır demiş, kâh açar kâh yağar… Ama ne olursa olsun nereden bulunur bilememişler. Mori demiş bir bilene soralım. Sonra Mori yaşlılar her şeyi bilir demiş. Çocuklar koşa koşa kasabalarındaki en yaşlı kadınının kapısını çalmışlar. Kadın buyur etmiş çocukları. Dinlemiş, dinlemiş… Kâh gülmüş kâh hak vermiş. Sonunda söze başlamış. “A...

Masal 2: Altın Anahtar (Grimm Kardeşler)

Grimm Kardeşler Dönem: Kış Masalı Etrafı kalın bir kar tabakasının kapladığı bir kış günü, fakir bir oğlan odun toplamak üzere kızağıyla ormana gitti. Odunları toplayıp yükledi. Sonra hemen eve dönmek yerine, soğuktan donduğu için biraz ısınmak için bir ateş yakmak istedi. Karları eşeledi, toprağı düzeltirken bir altın anahtar buldu. “Anahtarı burada olduğuna göre kilidi de yakında bir yerde olmalı” diye düşündü. Bu düşünceyle toprağı kazdı ve bir demir kasa buldu. “Bakalım anahtar uyacak mı? İçinde herhalde kıymetli şeyler vardır!” diye düşündü. Kasayı gözden geçirdi ama anahtar deliği göremedi. Derken ufacık, ama ufacık bir delik dikkatini çekti. Anahtarı denedi; uymuştu! Anahtarı bir kez döndürdü. Bekleyelim bakalım içinden ne harika şeyler çıkacak!

Biyodinamik Tarım Nedir?

Biyodinamik  tarım, en eski ve en çevreci sürdürülebilir tarım yöntemidir. Gıda kalitesini toprak sağlığı ile birlikte hedeflemesi dolayısıyla günümüzde giderek artan bir biçimde ilgi görmektedir. Organik tarım ile biyodinamik tarım arasında önemli farklar vardır. Biyodinamik yöntem hem mahsulün kalitesinde, hem toprağın verimliliğini korumada, hem de çiftliklerin ekonomik olarak hayatta kalma hedeflerinde organik yöntemin de ötesinde faydalıdır ve çevrecidir. Biyodinamik tarımın temel ekolojik prensibi, çiftliği bir organizma ve kendi kendine yeten bir varlık olarak düşünmesidir. Her çiftliğin kendine özgü özelliklere yani bir bireyselliğe sahip olduğu kabul edilir. Çiftlik arazisinde üretilen her şeyi geri dönüştürme, toprağın sürdürülebilirliği, çıkan mahsullerin ve barınan hayvanların sağlıklı olarak devamlılığı hedeflenir. Çiftçiler de bu bütünün bir parçasıdır. Çiftçinin ekosistemindeki etkileşimleri göz önüne alarak hareket etmesi neticesinde, çiftliğin çevresel, sosyal ve f...

Ders 8: Stuttgart/29 Agustos 1919 (Steiner Öğretmen Seminerleri)

D ün, hafıza ve hatırlama gibi şeyleri ancak daha kolay gözlemlenebilen süreçlerle ilişkilendirerek anlayabileceğimizi gördük — yani uyku ve uyanıklıkla. Buradan, pedagojik hedefimizin bilinmeyeni bilinene giderek yaklaştırmak olması gerektiğini çıkarabiliriz. Bu, ruhsal fikirlerin oluşumu açısından da geçerlidir. (2) Şöyle diyebilirsiniz: “Uyumak ve uyanmak, hatırlamak ve unutmak kadar açık değildir; bu nedenle bu iki durumun anlaşılması, hatırlama ve unutma üzerine fazla katkı sağlamaz.” Ancak dikkatlice gözlemlersek, huzursuz uykunun insanlardan neler götürdüğünü fark edebiliriz. Bu da bize, unutmanın hatırlamayla doğru bir ilişki kuramamasının ruhsal yaşamda nasıl bir bozulmaya yol açtığını gösterebilir. Hepimiz deneyimlerimizden biliriz ki, belli bir miktar uyku, bilincimizin zayıflamasını önlemek için gereklidir. Aksi takdirde, çevremizdeki her şey “Benliğimiz” üzerinde çok yoğun bir etki yaratır. Örneğin, uykusuz kaldığınız bir geceyi düşünün. (Burada uykusuzluğun nedeni olarak ...

Ders 7: Stuttgart/28 Agustos 1919 (Steiner Öğretmen Seminerleri)

Resim
İ nsan varlığının özünün gerçekte ne olduğuna dair bir içgörüye sahip olmanız önemlidir. Genel pedagojiye dair incelememizde, insanı önce ruh açısından, ardından da ruhun ötesine geçerek tinsel bakış açısından anlamaya çalıştık. Bugün, bu ikinci açıdan devam etmek istiyoruz. Elbette pedagojik kavramlara ve modern çağın ruh ve psikolojiye dair yaygın fikirlerine sürekli olarak atıfta bulunmamız gerekecek; çünkü siz ileride pedagojik ve psikolojik literatürü incelemek isteyeceksiniz. (2) İnsan varlığına ruh açısından baktığımızda, vurgumuz antipati ve sempatilerin rolünü keşfetmek üzerinedir. Ancak insan varlığına ruhsal (spiritüel) bakış açısından baktığımızda, bilinç durumlarını keşfetmeye odaklanmamız gerekir. Dün, insanın içinde etkin olan üç bilinç durumunu — uyanıklık, rüya görme ve uyku — tartıştık ve uyanıklığın gerçekte yalnızca düşünsel bilişte mevcut olduğunu, rüyanın duyguda hâkim olduğunu ve uykunun ise irade (istek) alanında geçerli olduğunu gösterdik. (3) Tüm kavrayış, yal...