Masal 7: Bilge Kadın ve Sihirli Bahçe
Dönem: Nisan 🌱
Yazar: Liz Moreland
Not: Bu hikâye öğretmenleri ayrılmak üzere olan bir sınıf için yazılmıştır.
Bir zamanlar, sihirli bir ormanın hemen yakınında küçük ahşap bir kulübede yaşayan bilge bir kadın varmış. Bu kadın, her sabah kalktığında, bahçede yürüyüş yapar, çiçekleri ve ağaçları hayranlıkla izlermiş. Bahçesi ile gurur duyar, onu sever ve her gün sevgi ile ilgilenirmiş.
Küçük tohumlar eker, onları sularmış, böylece bu küçük tohumlar büyüyüp bir gün uzun bitkiler olurlarmış. Lavanta çiçeklerini eliyle severek ileri geri sallar böylece lavantaların harika kokuları bütün bahçeyi sararmış. Dikenli bitkileri nazikçe arkaya doğru eğer, böylece, diğer bitkilerin ve çiçeklerin rahatça büyüyüp gelişmesi için yer açılırmış. Altın renkli hindibaların ve beyaz papatyaların nerede isterlerse orada büyümelerine izin verirmiş. Her sabah onu çok mutlu eden bir şarkı ile güne başlarmış. Bahçeye her sene yuva yapan kızıl gerdan kuşunun söylediği çok neşeli bir şarkı imiş bu şarkı.
Bazı zamanlar, bitki ve çalıların arasından yürürken, bilge kadın ona gülümseyen bir peri gördüğünü sanırmış, fakat tekrar baktığında orada hiç peri falan yokmuş.
Aslında, bu bahçenin çiçekleri, kuşları, kelebekleri arasında birçok peri ve cüce de yaşarmış. Bahçede büyük bir nezaket, sevgi hâkimmiş ve hepsi burada çok büyük mutluluk içinde yaşarlarmış.
Bir akşam, güneş ağaçların arkasından henüz batmak üzereyken, bilge kadın, ağaçlara doğru bakmış ve bu ormanın ardında nasıl bir hayat olduğunu hayal etmeye çalışmış. Bunca zamandır bahçesine büyük bir ilgi ile bakmış fakat şimdi onu bekleyen başka bir şey varmış ormanın ardında. Oradaki yaşamın nasıl olacağını, onu nelerin beklediğini merak edermiş. Bir gece, uykuya daldığında, rüyasında hiç bilmediği o yerlere gittiğini görmüş, fakat sonra birden uyanmış ve endişelenmiş “Peki ama benim bahçem ile kim ilgilenecek?” diye düşünmüş.
Birden, küçük bir ses şöyle demiş: “Ormandaki yaşlı bilge baykuş bu sorunun cevabını bilir.” Bilge kadın, aşağıya doğru bakmış ve orada kendisine gülümseyen küçük bir çilek perisinin olduğunu görmüş. Bilge kadın çok sevinmiş çünkü bahçesinin her zaman çok özel bir bahçe olduğunu biliyormuş.
Sonra, başka bir ses, “Meşe ağacına ulaşana kadar bu patikayı takip et, orada seni bekliyor olacak” demiş. Bilge kadın bir bakmış ki, mantarın dibinde küçük bir cüce oturuyor. Ona gülümsemiş ve hemen bahçenin yanındaki ormana doğru yola çıkmış.
Patika, bir o yöne bir bu yöne kıvrılıyormuş ve orman her zaman olduğundan daha karanlık imiş. Sonunda, o meşe ağacına ulaşmış ve işte o baykuş ağacın dallarından birinde oturuyormuş. Bilge kadın, baykuşa, ormanın diğer tarafına gitme vaktinin geldiğini, fakat bahçesi için endişelendiğini anlatmış, ağaç kulübesinde yaşayacak ve bahçesine sevgi ile bakacak çok özel birine ihtiyacı varmış.
Baykuş, ormanın bütün kuşlarını çağırmış ve onlardan dünyanın dört bir tarafına uçarak, bahçeye bakacak en doğru kişiyi bulmalarını istemiş.
İşte o sırada, ormanın başka bir köşesinde başka güzel ve bilge bir kadın yürümekteymiş. Bu kadın böğürtlen toplarken, bir kuşkanatlarını çırparak gelmiş ve kadının ayağının üzerine konmuş. Kuş, birkaç kez ötmüş, sonra kadının başı etrafında daire çizerek birkaç kez dönmüş, sonra da uçup gitmiş. Kadın kuşu takip etmesi gerektiğini anlamış ve öyle yapmış. Hızlıca patikayı geçip, ormanı aşıp, sonunda, hayatında gördüğü en muhteşem bahçeye ulaşmış. Takip ettiği kuş, işte orada, bir üvez ağacının dalında oturuyormuş ve bu ağacın hemen yanında, bilge kadın duruyor, ona içeri gelmesini işaret ediyormuş. Kadın, her zaman böyle bir ev, yuva, böyle bir bahçe düşlemiş ve işte şimdi oradaymış. Burada kalmak ve burada yaşayan bu harika şeylere bakmak onu çok mutlu edecekmiş.
O akşam, bilge kadın, son kez bahçesine bakmış. Biliyormuş ki, artık onun bahçesine iyi bakacak biri varmış ve o gece yatağına yatmış ve rüyasında ormanın diğer tarafında onu bekleyen maceraları görmüş.
Bahçede yaşayanlar ve bütün bitkiler yeni bahçıvan için çok mutlu olmuşlar. Bir yandan da bunca yıldır onlara sevgi ile bakan bilge kadına nasıl teşekkür edeceklerini düşünmüşler. O gece, bütün periler ve cüceler bahçede bir araya gelmiş. Cüceler, yer altı mağaralarından çıkardıkları kristalleri getirmişler; periler çiçeklerin üzerindeki su taneciklerinden getirip onları birer inciye dönüştürmüşler. Hediyelerini altın bir torbaya koymuşlar ve bu torbayı, sabah bilge kadının bulacağı şekilde kızıl gerdan kuşunun yaşadığı ağacın altına bırakmışlar.
Ertesi sabah, kızıl gerdan kuşunun şarkısı bütün bahçeyi doldurmuş, bilge kadın uyanmış ve hazine dolu torbayı bulmuş. Şimdi, biliyormuş ki, artık mutlulukla kendi yoluna gidebilirmiş ve öyle de yapmış.
Yorumlar
Yorum Gönder